Zeytine adanmış ömür

Zeytine adanmış ömür

2017-11-02 11:59:51
2899 kişi bu haberi okudu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zeytine adanmış ömür

 

 

 

*  Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’ne 33 yıl başkanlık yapmış H. Cahit Çetin’in zeytin, zeytinyağı ve kooperatifçilik konusundaki mücadelelerini anlattığı kitabı çıktı

 

*  Eski Bakanlardan Ali Coşkun, kitaba yazdığı önsözde şunları söylüyor: “Bu kitapta anlatılanlar ve onun hayatı aslında sıkıntılarla, çilelerle, mücadelelerle dolu Türk kooperatifçilik tarihinin günümüze yansımasıdır.”

 

*  Cahit Çetin’i “Zeytinciliğin Zeus’u” olarak tanımlayan eski bakanlardan Prof. Suat Çağlayan da “zeytin ağacının en büyük özelliği, kendine iyilik edenleri asla unutmamasıdır” dedikten sonra, “Cahit Çetin, zeytin ağaçlarının belleğine –olumlu anlamda- yerleşenlerin başında yer almıştır herhalde” demekte.

 

 

 

Hüseyin Cahit Çetin, 33 yıl Başkanlığını yaptığı Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinden 31 Ağustos 2017 tarihinde, henüz süresinin dolmasına 2 yıl varken, kendi isteği ile ayrılması yolu ile örnek bir davranış sergiledi. Bununla da kalmadı, bu 33 yıllık sürede zeytin, zeytinyağı ve kooperatifçilik konularında olup bitenlerin ve bunlarla ilgili kendi mücadelesinin kısa bir muhasebesini yaptı, Zeytine Adanmış Ömür kitabı ortaya çıktı. Kitap, Cahit Çetin’i yakından tanıyan beş ayrı kişinin yazdıkları önsözlerle takdim ediliyor. Gazeteci Nihat Delibaşı, kitabın ortaya çıkması sürecinde Cahit Çetin’in anlattıklarını yazıya dökerek önemli bir görev yapmış.

 

 

“Atamanın karşılığı talimat almaksa yokum…”

 

Beş bölümden oluşan kitabın “Çetin Yıllar” başlıklı birinci bölümünde Cahit Çetin, 1984 yılında “atama” ile göreve geldiği Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’ndeki Başkanlık görevini nasıl “seçimle” görevine devam ettirme sürecine dönüştürdüğünü anlatıyor. “Atamanın karşılığı talimat almaksa yokum..” diyerek görevi kabul ettiğini söyleyen Çetin, atananların yönetiminden seçilmişlerin yönetimine geçişi de “kurucu meclis görevi üstlendik” diye özetliyor. Ülkede 1980’li yıllarda bir “Zeytinyağlı yiyemem aman…” lobisi olduğunu belirten Çetin, ülkede ne zeytinyağı alışkanlığı ne de bir zeytinyağı politikası olduğunu bildiriyor, ancak “bundan sonra değil türkü, senfoni besteleseler bile gelişmeyi engellemeye güçleri yetmeyecek” diyor.

 

 

“Bu borç bitmez..”

 

Çetin, zeytin ağacının ve zeytinyağının önemini “Bu borç bitmez” ara başlığı altında şöyle özetliyor (s. 22):

 

“Evvela zeytinyağını düşündüm. Köyümde elimden alınan değerin akıbetini takip etme şansını yakaladım, bu Birliğe atanmakla. Ve bu mücadeleye oradan başladım. Bugün, Türkiye’de 190 milyon zeytin ağacı varsa, benim onda bir payım var ise, bu onur bana yeter diye düşünüyorum. Bunun ne kadarını sağladım bilemem ama bu mücadeleyi başlatan insanların başındayım. Bundan da zeytinyağına olan borcumu ödediğim değil de borcumu bir nebze olsun karşıladığımı düşünüyorum. Zeytin ağacı sayesinde hayata tutundum, zeytin ağacı ile karnım doydu, gelirim oldu, okudum, zeytin ağacı sayesinde Başkanlığa geldim. Zeytin ağacı sayesinde ismim Türkiye’de duayenliğe kadar çıktı. Ben zeytin ağacına şükran borcumu ödemek için uğraştım, uğraşıyorum. Çünkü bu borç bitmez. Zeytin ağacı böyle bir şeydir.”

 

 

“ARİP, Birliklerin tasfiye projesidir..”

 

Cahit Çetin, kitabının “Yürüyelim Arkadaşlar” başlıklı ikinci bölümünde mücadelesini anlatmaya devam ediyor ve Birleşmiş Milletler’in kooperatifçiliğin değerini geç de olsa kavradığını belirterek, BM eski Genel Sekreteri Ban ki Moon’un “krizlere karşı kooperatifler” sözünü anımsatıyor. Bu bölümde Çetin Birliklerde “iki farklı yönetim vardı” diyerek Birliklere siyasilerin yarattığı borçlarından dolayı “kara delikler” yaftasının yapıştırıldığını, borçların kapatılması konusunun da aslında “birliklerin değil,  siyasetin borçlarının affedildiği” konusu olduğunu örneklerle anlatıyor. Dünya Bankası’nın finanse ettiği ARİP (Tarımsal Reform Uygulama Projesi)’nin aslında Birliklerin tasfiyesini amaçlayan bir proje olduğunu belirtiyor ve bu yargıya varmasını örneklerle anlatıyor. Bu cümleden olarak, kooperatiflerin bankası asırlık Tarişbank’ın nasıl ellerinden alındığını talihsiz bir olay olarak anlatıyor. “Tarişbank’ın yüzde 51 hissesi bizde olsaydı banka yaşıyor olacaktı” diyen Çetin, Dünya Bankasının kredi vermek için Hükümete “Tarişbank’ı halledin” dediğini bir Bakanın kendisine aktardığını ifade ediyor. Tarişbank’ın elden çıkarılmasının, Köy Enstitülerinin kapatılması ile aynı mantığı taşıdığını vurguluyor.

 

Çetin ayrıca bu bölümde Tire Süt’ün Başkanı Mahmut Eskiyörük ve Pankobirlik Başkanı Recep Konuk’un başarılarından övgüyle söz ediyor.

 

 

TARİŞ’te 31 Mart Vakası

 

“Tarihe Not: Bizi Resmen Kovdular” başlıklı üçüncü bölümde Cahit Çetin Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin Tariş yapısının nasıl dışına itilmek istendiğini anlatıyor. Hükümetlerin bazı kadroları Tariş Birlikleri üzerinde göstererek istihdam ettikleri ve ücretlerini de bu Birliklere ödettirdiklerinden belirterek, bağımsızlığa giden yolda karşılaştığı güçlükleri örnek vererek anlatıyor. Tariş içerisinde cereyan eden bölünme, parçalanma, bağımsızlık mücadelesi gibi konuları inceleyecek araştırmacılar için kitabın bu bölümü önemli bir “ilk elden” kaynak olacak mahiyette bilgilerle dolu.

 

Çetin bu bölümde kooperatifçiliğin en temel eksiğine de dikkat çekiyor: Ortağın aidiyet duygusunun zayıflığı.

 

 

Pazar küçük, kavga büyük

 

“Ulusal değerler sahipsiz kalmaz” başlıklı dördüncü bölümde Cahit Çetin Türkiye’yi üretimde ve satışta dış dünya ile karşılaştırıyor ve devletin bir zeytinyağı politikası olmaması nedeni ile kendi ulusal değerlerimize yeterince sahip çıkılamadığının altını çiziyor. Bu nedenle dışardaki uygulamaları yerinde inceleyerek bu konuda neler yapılması gerektiğini anlatıyor. “Pazar küçük, kavga büyük” alt başlığı altında Türkiye’de zeytinyağının çok az tüketildiğini ve tüketicinin yağ ihtiyacının başka yağlarla karşılandığını açıklıyor. Son 50 yılda, bugün bile,  devletin zeytinyağı politikası olmadığını belirtiyor. “Zeytin ve zeytinyağında satıh genişliği var ama pazar derinliği yoktur” diyen Çetin, “bugün Akdeniz Bölgesini içine alan Adana ve Mersin’e doğru genişleyen, hatta Nizip ve Urfa’ya kadar uzanan geniş bir alanda inanılmaz zeytin varlığı söz konusu..” diyerek bu konudaki potansiyele dikkat çekiyor.  “Ne yapmalı?” sorusuna ise Çetin, Mut Belediyesi ile yapılan ortak çalışma ile zeytinyağının coğrafi işareti ve patentinin alındığını örnek olay olarak anlatıyor.

 

 

Bırakırken

 

Kitabın “Anılar” başlıklı beşinci ve son bölümünde Cahit Çetin tanınmış siyasilerle, bazı kurum ve kuruluşlarla ilişkilerini ve anılarını anlatıyor. Ortaklarda en önemli zafiyetin aidiyet duygusunun bulunmadığına tekrar dikkat çekiyor. Bunu, “bana bu sene 3 bin ton yağ geldi. Türkiye’de 180 bin ton üretim var deniliyor” ifadesi ile “ortağın bize ürün getirmesi, sanayici tüccarın zeytinyağı talebinin azaldığı noktadır” diyor.

 

Cahit Çetin, kitabını şu sözlerle bitiriyor:

 

“Tariş, yüz yıllık bir zaman tüneli. Orada milli mücadeleyi, ekonomik kurtuluş savaşını, kapitülasyonların son uygulayıcılarına karşı direnci, başkaldırıyı görürsünüz. Tariş Eğe çiftçisinin yüreğinden gelen vatan sevgisinin üretime yansımasıdır. İlk organize tarımsal güç, siyasi dönemlerin baskısını hep hissetmiş. Hak etmediği ve aslında politik müdahalelerin bizzat yarattığı ekonomik sıkıntıları “kara delik” suçlamasıyla kurnazca Türk çiftçisine yüklemeye çalışan siyasi anlayışlara rağmen dik durmayı başarmış asırlık çınar ağacı: bağımsız Türk köylüsü ve Türk ekonomisi için yaşamalı, yaşatılmalıdır. Buraya kadar biz getirdik, bundan sonrası gelecek nesillerin sorumluluğundadır.”

 

Kitabın yalnızca kooperatifçilik yazınımıza önemli bir katkı sağlamakla kalmayıp, tarihe de not düşeceğine inanıyoruz. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı TSK Birliği tarafından bastırılmış olan kitap aşağıdaki adresten temin edilebilir (HP):

 

AOSB 10006/ 1. Sokak No. 10/A, Çiğli/İzmir