- Türkiye Milli Kooperatifler Birliği
- Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Anasözleşmesi (Son Şekli)
- Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Tarihçesi
- 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu
- Kooperatifçilik İlkeleri
- Dünya Kooperatifler Günü Temmuz'un İlk Cumartesi Günü Kutlanıyor
- 2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı
- Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Afiş
- Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı (2012-2016)
- The Turkish Cooperative Strategy Paper and Action Plan - English
- Stratejik Plan Hazırlama Kılavuzu
- 2018, 2019, 2020 Yılları Faaliyet Raporu
- 2021 Faaliyet Raporu
- 2022 Faaliyet Raporu
- İletişim
ILO 100 yaşında
ILO 100 yaşında..
Hüseyin Polat
* Bu yıl Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) kuruluşunun 100. yılını kutluyor.
* 1919 yılında Birinci Dünya Savaşı’nı sonlandıran Versailles Barış Konferansı’nın sonuçlarından biri olarak kurulan ILO, 100’üncü yaşını, dünyanın her yerinde sosyal partnerleri olan hükümetler, işverenler ve işçiler le birlikte “iş yaşamının geleceği/future of work” raporunu konu alan özel etkinliklerle kutluyor
ILO, 2019 yılında 100. yılını kutlarken, onar yıllık aralıklar itibariyle ILO’nun pek çok kişi ve kurumun yaşamını değiştirdiği olayları kısaca anımsatmanın tam zamanıdır diye düşünüyorum.
ILO, çok önemli tarihsel kavşaklarda - Büyük Buhran, dekolonizasyon, Polonya'da Solidarność'in yaratılması, Güney Afrika'da apartheid rejiminin sonlandırılması üzerindeki zafer - ve bugün adil bir küreselleşme için etik ve üretken bir çerçevenin inşasında rol oynadı.
ILO, Birinci Dünya Savaşı'nı sona erdiren Versailles Antlaşması'nın [PDF 837KB] bir parçası olarak 1919'da, evrensel ve kalıcı barışın ancak sosyal adalete dayanıyorsa elde edilebileceği inancını yansıtmak amacıyla kuruldu. ILO 1946 yılında Birleşmiş Milletler sistemine katılarak onun ihtisas kuruluşlarının ilkini oluşturdu. ILO, 1960'da Cenevre merkezli Uluslararası Çalışma Etüdleri Enstitüsü'nü ve 1965'te Torino'da Uluslararası Eğitim Merkezi'ni kurdu.
ILO, 1969'da 50. yıldönümünde Nobel Barış Ödülü'nü kazandı.
ILO Anayasası
ILO Anayasası, 1919 yılının başlarında, Amerika Birleşik Devletleri’ni temsilen Amerikan İşçi Sendikaları Federasyonu (AFL) başkanı Samuel Gompers başkanlığındaki Çalışma Komisyonu tarafından hazırlandı. Bu Komisyonda şu dokuz ülkeden temsilciler bulunuyordu: Belçika, Küba, Çekoslovakya, Fransa, İtalya, Japonya, Polonya, İngiltere ve ABD.
ILO’nun kuruluş süreci, hükümetlerin, işverenlerin ve işçilerin temsilcilerinin ILO’nun icra organlarında bir araya getirilmesiyle türünün tek örneği olan üçlü bir organizasyonla sonuçlandı. Hükümetleri, işverenleri ve işçileri bir araya getirerek çalışma yaşamının iyileştirilmesi ve sosyal adaletin yaygınlaştırılması konusundaki çalışmaları ve sonuçlandırdığı 189 Çalışma Standartı ile Birleşmiş Milletler Örgütü içerisinde böyle üçlü bir yapıya sahip olan tek örgüt olma özelliğini kazandı.
ILO'nun yaratılmasının itici güçleri iş güvenliği, insani, politik ve ekonomik hususlardan kaynaklandı. ILO'nun kurucuları, o zaman sanayileşen ülkelerdeki işçilerin sömürüsünün arka planına karşı barışı sağlamadaki sosyal adaletin önemini kabul ettiler. Ayrıca, dünyanın ekonomik olarak karşılıklı bağımlılığı ve piyasalar için rekabet eden ülkelerde çalışma koşullarının benzerliğini sağlamak için işbirliğine olan ihtiyaç konusunda o günlerde artan bir anlayış vardı.
Bu düşünceleri yansıtan ILO Anayasası Giriş bölümünde:
- Evrensel ve kalıcı barış ancak sosyal adalete dayanıyorsa sağlanabilir;
- Ve emek koşulları o kadar büyük huzursuzluk yaratacak kadar büyük adaletsizlik, sıkıntı ve mahrumiyet içeren bir durumda olursa, bu, dünyanın huzuru ve uyumu için bir engeldir; ve bu koşulların iyileştirilmesi acilen gereklidir;
- Ayrıca, herhangi bir ulusun insani çalışma koşullarını benimsememesi, kendi ülkelerindeki koşulları iyileştirmek isteyen diğer ulusların önünde bir engeldir.
Giriş bölümünde listelenen iyileştirme alanları, çalışma süresi ve işgücü arzının düzenlenmesi, işsizliğin önlenmesi ve yeterli bir yaşama ücreti sağlanması, işçilerin, çocukların, gençlerin ve kadınların sosyal bakımdan korunması dâhil olmak üzere günümüzde de geçerli olmaya devam etmektedir. Giriş ayrıca, eşit çalışma koşulları ve örgütlenme özgürlüğü, eşit ücretlendirme (eşit işe eşit ücret) gibi bazı kilit ilkeleri de kabul etmekte ve teknik eğitimin önemini vurgulamakta.
Albert Thomas ilk Genel Müdür
1920 yazında Cenevre'ye taşınan ILO’nun Albert Thomas ilk genel müdürü olarak görev yaptı.
Fransız Hükümetinde bakanlık da yapmış olan Albert Thomas, Fransız kooperatifçilik hareketinden geldiği için, ILO yapısı içerisinde kooperatiflerin temsil edilmemiş olmasını bir eksiklik olarak görmekteydi. O nedenle de örgüt Cenevre’ye taşındıktan sonra ILO bünyesinde işveren ve işçi departmanları yanında bir de Kooperatif Dairesi kurulması kararını çıkarmıştı. Bu Daire, özellikle çiftçileri temsil eden kooperatiflerle ILO arasında bir işbirliği kurulmasını amaçlıyordu. Nitekim, bu Dairenin başına Dr. Georges Fauquet getirilmiş ve Thomas, Fauquet ile birlikte 1924 yılında Uluslararası Kooperatifler Birliği Genel Kurulu’na katılarak Kooperatif türleri arasındaki işbirliği konusunda bir bildiri sunmuş ve bu bildiri genel kurul tarafından oybirliği ile kabul edilmişti. Dr. Fauquet ayrıca The Cooperative Sector (Le Secteur Coopératif) başlıklı önemli bir kitap hazırlamıştı (ki bu kitap kooperatifçiler ve akademisyenler tarafından klasik bir eser olarak hala kullanılmaktadır.
ILO’nun ilk Genel Müdürü Albert Thomas ICA’nın 1924 yılı Kongresine katılarak
“Değişik Kooperatif Türleri Arasındaki İlişkiler” konulu bir bildiri sunmuştu
Guy Ryder bugün görevde bulunan ILO’nun 10’uncu Genel Müdürüdür.
Üçlü yapı (tripartism) ve sosyal diyalog
ILO’nun çalışmalarının altında, sosyal ve ekonomik ilerlemenin desteklenmesinde hükümetlerin işverenler ve işçi örgütleri ile işbirliği yapmasının önemli bir rolü var.
ILO, hükümetleri, işverenleri ve işçileri bir araya getirerek işçi standartları oluşturmak, politikalar geliştirmek ve programlar yapmak için çalışan kadın ve erkeklerin ihtiyaçlarına hizmet etmeyi hedefliyor. İşçilerin ve işverenlerin görüşmelerinde hükümetlerle eşit bir sese sahip olduğu ILO'nun yapısı, sosyal diyaloğu eylem halinde olduğunu göstermektedir. Sosyal ortakların görüşleri, ILO’nun işgücü standartları, politikaları ve programlarına yakından yansıtılmasını sağlar.
ILO, sendikalar ile işverenler arasında sosyal, ekonomik ve diğer birçok konuda ulusal politikaların uygulanmasında veya uygun olduğunda, uygulanmasında sosyal diyalogu teşvik ederek, işverenleri, işçileri ve üye devletleri, bu üçlü yapı içinde kalmaya teşvik eder.
Ana organları: ILO nasıl çalışır?
ILO çalışmalarını hükümetler, işverenler ve işçi temsilcilerinden oluşan üç ana organ aracılığıyla yürütür:
- Uluslararası Çalışma Konferansı, Uluslararası Çalışma Standartlarını ve ILO'nun genel politikalarını belirlemektedir. Her yıl Cenevre'de toplanır. Çoğunlukla uluslararası bir çalışma parlamentosu olarak adlandırılan Konferans, sosyal konuların ve çalışma hayatı ilgili temel soruların tartışıldığı bir forumdur.
- Yönetim organı ILO'nun yürütme konseyidir. Cenevre'de yılda üç kez toplanır. ILO politikası hakkında kararlar alır ve daha sonra kabul edilmek üzere Konferansa sunduğu programı ve bütçeyi belirler.
- Uluslararası Çalışma Ofisi, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün daimi sekretaryasıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün, Genel Kurulun gözetiminde ve Genel Direktör liderliğinde hazırladığı genel faaliyetlerinin odak noktasıdır.
ILO Çalışma Standartları (sözleşmeleri)
ILO Sözleşmeleri ya da Çalışma Standartları hükümet, işveren ve işçi temsilcileri tarafından Uluslararası Çalışma konferansında müzakere edilir ve kabul edildikten sonra üye ülkelerin onayına sunulur. Bugüne kadar 189 sözleşme ve 205 tavsiye kararı, ILO’ya üye 187 ülke tarafından onaylanmıştır.
Türkiye ILO’ya 1932 yılında Atatürk’ün imzaladığı başvuru ile üye olmuştur. Türkiye’deki ilk ILO Ofisi 1952 yılında İstanbul’da “Yakın ve Orta Doğu İnsan Gücü Saha Ofisi” adı altında açılmıştır. “ILO Ankara Ofisi” ise 1976 yılında açılmıştır. Ankara/Oran’da bulunan Ofis “ILO Türkiye Ofisi” olarak faaliyet sürdürmektedir.
Çalışma Standartları üç kategoriye ayrılırlar:
- Çocuk işçiliğini, zorla çalıştırmayı, işyerinde ayrımcılığı, örgütlenme ve toplu pazarlık hakkını kapsayan Temel Sözleşmeler;
- Tam, üretken ve serbestçe seçilmiş bir istihdam için sosyal diyalogu, iş teftişini ve politikalarını güçlendiren Yönetişim Sözleşmeleri;
- Belirli işçi kategorileri, asgari ücret, emekli aylığı, iş güvenliği ve sağlığı gibi çeşitli konuları kapsayan Teknik Sözleşmeler.
Türkiye, bugüne kadar 8’i temel sözleşme, 3’ü yönetişim sözleşmesi ve 48’i de teknik sözleşme olmak üzere toplam 59 ILO sözleşmesini imzalamış bulunmaktadır.
Son 100 yılda uluslararası çalışma standartlarının uygulanması geniş bir alanda olumlu değişikliklere yol açmıştır. Örneğin, çocuk işçiliği sözleşmeleri, çocuk emeğinin 2000 yılında 246 milyon çocuktan 2016'da 152 milyona düşmesine katkıda bulunmuştur. Çalışma süresine ilişkin sözleşmeler çalışma saatlerine ve çalışma haftasına sınır getirmiştir. Şu anda dünyanın brüt gemi tonajının yüzde 90'ından fazlasını kapsayan Denizcilik Çalışma Sözleşmeleri, birçok denizcinin çalışma koşullarını iyileştirmiştir.
ILO ve kooperatifler
ILO, kooperatifleri, dünyadaki kadın ve erkeklerin yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesinde, devletin ve yatırımcının yönlendirdiği işletmelerin ihmal ettiği alanlarda bile gerekli altyapı ve hizmetleri sağlamada önemli görüyor. Kooperatiflerin istihdamı yaratma ve sürdürme konusunda kanıtlanmış bir kayıtları vardır - bugün en az 279 milyon iş sağladıkları tahmin edilmektedir; insan onuruna yaraşır işlerin geliştirilmesine ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin ilerletilmesine katkıda bulunurlar. ILO faaliyetleri, kooperatifler konusundaki uluslararası standart olan ILO Kooperatiflerin Teşvikine ilişkin Tavsiye Kararı, 2002 (No.193) ilkeleri kapsamında yürütülmektedir.
ILO’nun 193 Sayılı Tavsiye Kararı bugüne kadar 100’den fazla üye ülke tarafından kooperatif politikaları ve yasalarının güncellenmesinde ya da yeni yasa hazırlanmasında kullanıldı. Ayrıca, ICA ve COPAC (Kooperatifçiliğin Geliştirilmesi Komitesi) ile birlikte yoksulluğun azaltılmasında kooperatifler, istihdam yaratılmasında kooperatifler, Sendika-Kooperatif İşbirliği, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşılmasında kooperatifler, yenilenebilir enerji kooperatifleri, platform kooperatifleri… gibi konularda ortak seminer ve konferanslar düzenlendi.
ILO tarihinde örgütün teknik işbirliği portföyünde yer alan önemli uluslararası ve bölgesel projelerden bazıları şöyle sıralanabilir: Kooperatif Yönetici Eğitimi Materyalleri ve Teknikleri (MATCOM ve MYCOOP), ACOPAM (Afrika’da yoksulluğu azaltmak için kooperatif hububat bankaları oluşturulması), COOPTRADE (Kooperatiflerarası ticaretin geliştirilmesi), COOPNET (Kooperatif eğitimi için ağ oluşturma), COOPREFORM (Kooperatif Yasaları yolu ile reform), INDISCO (yerel halk ve kabilelerin kendi kendilerine yeter duruma gelmeleri için kooperatifler), SYNDICOOP (Kayıt dışı ekonomide çalışanların sendika-kooperatif işbirliği ile örgütlenerek kayıtlı ekonomiye geçmelerine yardımcı olunması, COOP AFRICA (Kooperatif okullarının devlet yönetiminden kooperatiflere geçiş sürecinin desteklenmesi).
ILO ve Sosyal ve Dayanışma Ekonomisi
Sosyal ekonomi, ILO’nun ilgi alanına 2000’li yılların başlarında Kooperatif Bölümü tarafından getirildi. Amaç, kooperatif işletmelerin, daha kapsamlı bir ekonomik modelin önemli bir bileşkesi olduklarını göstermekti. Nitekim, sosyal ve dayanışma ekonomisi (SSE) olarak da adlandırılan modelin ILO’nun çalışmalarında dikkate alınması gereken bir ekonomi modeli olduğu sonradan daha iyi anlaşıldı. Belirli sosyal ve çevresel hedeflerin izlenmesi ve desteklenmesi yoluyla hizmet ettikleri toplumun ihtiyaçlarını karşılayan mal, hizmet ve bilgi üreten işletmeler ve örgütleri (kooperatifler, mütüeller, dernekler, vakıflar ve sosyal girişimler) kapsayan bir ekonomi modeli olarak bilinmektedir. Kanadalı yazar Yvon Poirier’e göre Sosyal Ekonomi ifadesinin kullanımı 19. yüzyılın ortalarına kadar uzanır. Tarihçiler ilk modern sosyal ekonomi örneğinin İngiltere'deki Rochdale Haksever Öncüleri Kooperatifi (ilk kooperatif 1844) olduğunu kabul ederler. (Yvon Poirier: Social solidarity economy related concepts – Origins and definitions: An International Perspective, Quebec, 2014).
ILO’yu Sosyal Ekonomi konsepti ile ilk kez buluşturan Kooperatif Bölümünün iki uzmanı:
Jürgen Schwettmann (Bölüm Şefi) ve Hüseyin Polat (Program Koordinatörü)
ILO, bu konudaki çalışmalarını kurumsal olarak sürdürülebilir kılmak için Sosyal ve Dayanışma Ekonomisi Akademisi (SSE Akademisi) oluşturdu. SSE Akademi, tüm dünyadan uygulayıcıları ve politika yapıcıları bir araya getirmek, deneyimlerini, en iyi uygulamalarını ve zorluklarını biraraya gelerek tartışmak ve paylaşmak için bölgeler arası bir eğitim fırsatı yarattı. Eğitim, SSE kavramının daha iyi anlaşılmasını sağlamayı, SSE'nin bir kalkınma alternatifi olarak uygunluğunu ve ILO’nun İnsana Yaraşır İş (Decent Work) Gündemi ile ilişkisini tartışmayı ve SSE uygulayıcılarının ağlarını daha iyi inşa etmeyi ve güçlendirmeyi hedeflemektedir. İlk SSE Akademisi 2010 yılında Turin'de (İtalya) gerçekleşti. O zamandan beri Montreal'de (Kanada), Agadir'de (Fas), Campinas'da (Brezilya), Johannesburg'da (Güney Afrika), Puebla'da (Meksika), San José (Kosta Rika), Seul (Güney Kore) ve Lüksemburg şehrinde (Lüksemburg)olmak üzere 10 kez toplandı.
ILO ve İş Yaşamının Geleceği /Future of Work
ILO’nun oluşturduğu İşin Geleceği Küresel Komisyonu, hükümetleri, çalışma dünyasında benzeri görülmemiş dönüşümsel değişimin yol açtığı zorlukları ele almak için bir dizi önlem almaya davet etti.
Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa ve İsveç Başbakanı Stefan Löfven'in ortak başkanlığındaki komisyon, insanların yeteneklerine, çalışma kurumlarına ve iyi ve sürdürülebilir çalışmalara yatırım yapmayı esas alan insan merkezli bir gündem için 10 öneriden oluşan bir vizyon belirledi.
On öneriden bazıları şunlar:
* Temel işçi haklarını, yeterli bir yaşam ücretini, çalışma saatlerini sınırlayan ve güvenli ve sağlıklı iş yerlerini koruyan evrensel bir işçilik garantisi.
* Doğumdan yaşlılığa, insanların yaşam döngüsü boyunca ihtiyaçlarını destekleyen garantili sosyal koruma.
* İnsanların yeteneklerini, becerilerini ve kabiliyetlerini geliştirmelerini sağlayan, yaşam boyu öğrenmeyi evrensel bir hak olarak benimseme.
* Dijital çalışma platformları için uluslararası bir yönetişim sistemi de dahil olmak üzere, insan onuruna yaraşır çalışmalara dönüşümü hızlandırmak için teknolojik değişimi yönetmek.
* Sağlık ve bakım, yeşil ve kırsal ekonomilere daha fazla yatırım.
* Cinsiyet eşitliği için dönüştürücü ve ölçülebilir bir gündem.
* Uzun vadeli yatırımları teşvik etmek için işletme teşviklerini yeniden şekillendirmek.
ILO’nun bu yazıda kısaca özetlenen 100 yıllık çabalarına karşın, öncelikli alanlar olan insan onuruna yaraşır iş yaratılması ve sosyal adaletin yaygınlaştırılması konularında elde edilen kazanımlar ne yazık ki bugün yeterli ve sürdürülebilir düzeyde değil. Emeği ile geçinen insanlara düşen, bu kazanımlara sahip çıkmak ve bunları daha ileri bir düzeye taşımak olmalı. Örgütlü toplum, sosyal sorumlulukları olan toplum demektir. O nedenle de ILO’nun katkıları ile elde edilen bu kazanımları, Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmak için başlangıç platformu olarak algılamak gerekiyor.
100 yıllık yaşamının 30 yılında uzman ve danışman olarak çalışmış ve yukarda sözü edilen projelerin bir kısmının yaratılması ve uygulanmasında görev almış biri olarak ILO’ya daha nice başarı dolu yıllar diliyorum.
Hüseyin Polat
Ankara, Haziran 2019